Kur'an-ı Kerim Cüz-29 Sayfa-576

share on facebook  tweet  share on google  print  
Kur'an-ı Kerim'in 576. sayfasında (74/MUDDESSİR-18) - (74/MUDDESSİR-47) arasındaki ayetler yer almaktadır.
direction_left
direction_right

Kur'an Dinle

Kur'ân dinlemeye başlamak için bir Hafız seçiniz.
Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-29, Sayfa-576 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-29, Sayfa-576 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-29, Sayfa-576 dinle!
Kuran-ı Kerimin 576. sayfasının mp3 dosyasını indir
Muhakkak ki o, (Kur’ân hakkında) tefekkür etti (düşündü) ve karar verdi.﴿18﴾ Artık kahroldu (Allah’ın Rahmeti’nden kovularak kendini mahvetti), nasıl karar verdi.﴿19﴾ Sonra kahroldu (Allah’ın Rahmeti’nden kovularak kendini mahvetti), nasıl da karar verdi.﴿20﴾ Sonra baktı.﴿21﴾ Sonra da kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti.﴿22﴾ Sonra da arkasını döndü ve kibirlendi.﴿23﴾ Sonunda: “Bu sadece, olsa olsa nakledilen bir büyüdür.” dedi.﴿24﴾ Bu olsa olsa ancak bir insanın sözüdür.﴿25﴾ Yakında Ben, onu alevli ateşe yaslayacağım (atacağım).﴿26﴾ Ve sekarın (alevli ateşin), ne olduğunu sana bildiren nedir?﴿27﴾ (Yakıp tüketir etinden) bakiye bırakmaz ve (ölüme de) terketmez (azapları devam eder).﴿28﴾ (Sekar) insanın (derilerini) yakıp kavurucudur.﴿29﴾ Onun üzerinde 19 vardır.﴿30﴾ Ve Biz, ateş ehlini (cehennem bekçilerini), meleklerden başkası kılmadık. Ve onların sayısını kâfirler için fitneden başka bir şey kılmadık, kitap verilenler yakîn sahibi olsunlar ve âmenû olanların da îmânı artsın. Ve kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesinler. Ve de kalplerinde maraz (şüphe) bulunanlar ve kâfirler desinler ki “Allah, bu mesele ile ne murad etti (ne demek istedi)?” İşte böyle, Allah, dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini de hidayete erdirir. Ve Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Ve O, insanlar için zikirden başka bir şey değildir.﴿31﴾ Hayır, Ay’a yemin olsun!﴿32﴾ Dönüp gittiği an geceye andolsun.﴿33﴾ Ağarmaya başladığı zaman sabaha andolsun.﴿34﴾ Muhakkak ki o (cehennem), gerçekten büyüklerden (büyük musîbetlerden) biridir.﴿35﴾ İnsanlar için bir uyarı olarak.﴿36﴾ Sizden, öne geçmek isteyen veya geride kalmak isteyen kimseler için.﴿37﴾ Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).﴿38﴾ Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.﴿39﴾ Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.﴿40﴾ Mücrimlerden (suçlulardan).﴿41﴾ Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?﴿42﴾ “Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.﴿43﴾ Ve biz yoksulları doyurmuyorduk.﴿44﴾ Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk.﴿45﴾ Ve biz dîn gününü yalanlıyorduk.﴿46﴾ Bize yakîn gelene kadar (ölüm anı gelinceye kadar).﴿47﴾
576
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ ﴿١٨﴾ فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ ﴿١٩﴾ ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ ﴿٢٠﴾ ثُمَّ نَظَرَ ﴿٢١﴾ ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ ﴿٢٢﴾ ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ ﴿٢٣﴾ فَقَالَ إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ ﴿٢٤﴾ إِنْ هَذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ ﴿٢٥﴾ سَأُصْلِيهِ سَقَرَ ﴿٢٦﴾ وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ ﴿٢٧﴾ لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ ﴿٢٨﴾ لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ ﴿٢٩﴾ عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ﴿٣٠﴾ وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ ﴿٣١﴾ كَلَّا وَالْقَمَرِ ﴿٣٢﴾ وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ ﴿٣٣﴾ وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ ﴿٣٤﴾ إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ ﴿٣٥﴾ نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ ﴿٣٦﴾ لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ ﴿٣٧﴾ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ ﴿٣٨﴾ إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ ﴿٣٩﴾ فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ ﴿٤٠﴾ عَنِ الْمُجْرِمِينَ ﴿٤١﴾ مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ ﴿٤٢﴾ قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ ﴿٤٣﴾ وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ ﴿٤٤﴾ وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ ﴿٤٥﴾ وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ ﴿٤٦﴾ حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ ﴿٤٧﴾
٥٧٦
Üye Girişi
e-posta
Parola
Beni hatırla