Artık bu sözü yalanlayan kişileri Bana bırak. Yakında onları bilmedikleri bir yerden tedricen (yavaş yavaş azaba) yaklaştıracağız.
﴿44﴾ Ve Ben, onlara mühlet veriyorum. Muhakkak ki Benim tuzağım, çok kuvvetlidir.
﴿45﴾ Yoksa onlardan ücret mi istiyorsun? Böylece onlar ağır bir borç altındalar mı?
﴿46﴾ Veya gayb (bilinmeyen âlemler), onların yanında da, artık onlar mı yazıyorlar?
﴿47﴾ Artık Rabbinin hükmüne sabret. Ve balık sahibi (Yunus A.S) gibi olma. O, çok hüzünlü, gamlı olarak (Rabbine) nida etmişti.
﴿48﴾ Eğer O’nun Rabbinden kendisine bir ni’met yetişmese idi, mutlaka O, zemmolunmuş (kınanmış) olarak boş araziye atılmış olacaktı.
﴿49﴾ Fakat O’nun Rabbi, kendisini seçti, böylece O’nu salihlerden kıldı.
﴿50﴾ Ve inkâr edenler, zikri (Kur’ân’ı) işittikleri zaman gerçekten seni, neredeyse gözleri ile devirirler. Ve: “Muhakkak ki o, gerçekten mecnundur (delidir).” derler.
﴿51﴾ Ve O (Kur’ân), âlemlere zikirden (öğütten) başka bir şey değildir.
﴿52﴾
Bismillâhirrahmânirrahîm
Hakikat (vuku bulması gerçek olan).
﴿1﴾ Hakikat (gerçek) olan (vuku bulacağı mutlak olan) nedir?
﴿2﴾ Ve hakikat olanın (vuku bulacak olanın) ne olduğunu sana bildiren nedir?
﴿3﴾ Karia’yı (korkunç olayı) Semud ve Ad (kavmi) yalanladılar.
﴿4﴾ Fakat bu sebeple Semud (kavmi) azgın (çok şiddetli) bir azapla helâk edildi.
﴿5﴾ Ve amma, Ad (kavmi) ise (o da) bu sebeple şiddetli dondurucu, azgın esen bir fırtına ile helâk edildi.
﴿6﴾ (Allah), onu (fırtınayı) ardarda, 7 gece, 8 gün onların üzerine musallat etti. Bundan sonra o kavmi orada, içi boş hurma ağacı kütükleri gibi yerlere serilmiş görürsün.
﴿7﴾ Artık onlara ait bir bakiye (geriye kalan bir şey) var mı, görüyor musun?
﴿8﴾