Bismillâhirrahmânirrahîm
Kaybolduğu zaman yıldıza andolsun.
﴿1﴾ Sahibiniz dalâlete düşmedi ve azmadı.
﴿2﴾ Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.
﴿3﴾ (O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.
﴿4﴾ O’na çok şiddetli ve kudretli olan (Cebrail A.S) öğretti.
﴿5﴾ O (Cebrail A.S), kuvvet ve azamet sahibidir. Öylece istiva etti (yöneldi).
﴿6﴾ Ve o, ufkun en yüksek yerinde (gözüktü).
﴿7﴾ Sonra yaklaştı ve böylece indi.
﴿8﴾ Böylece iki yay mesafesi kadar, (hatta) daha yakın oldu.
﴿9﴾ Böylece O’nun kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti.
﴿10﴾ Kalbindeki fuad (gönül gözü görmesi), gördüğü (ruhun gözlerinin gördüğü) şeyi tekzip etmedi.
﴿11﴾ Yoksa siz, onunla gördüğü şey hakkında mı tartışıyorsunuz?
﴿12﴾ Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.
﴿13﴾ Sidretül Münteha'nın yanında.
﴿14﴾ O’nun (Sidretül Münteha’nın) yanında Meva Cenneti (vardır).
﴿15﴾ Sidre’yi bürüyen şey bürüyordu.
﴿16﴾ Bakış kaymadı ve haddi aşmadı.
﴿17﴾ Andolsun ki o, Rabbinin büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü.
﴿18﴾ Siz, Lât ve Uzza’yı gördünüz mü?
﴿19﴾ Ve diğerini, üçüncüsü Menat’ı (gördünüz mü?)
﴿20﴾ Erkek (çocuklar) sizin ve kız (çocuklar) O’nun mu?
﴿21﴾ Eğer böyle ise bu, insafsız (haksız) bir taksimdir.
﴿22﴾ Onlar (bu isimler) ancak sizin ve babalarınızın onları isimlendirdiğiniz isimlerdir. Allah onlara hiçbir sultan (delil) indirmedi. Onlar sadece zanna ve nefslerinin arzuladığı şeylere tâbî oluyorlar. Ve andolsun ki, onlara Rab'lerinden hidayet geldi.
﴿23﴾ Yoksa insan için sadece temenni ettiği (istediği) şey mi var?
﴿24﴾ Fakat evvel de, ahir de Allah’ındır (dünya da, ahiret de Allah’ındır).
﴿25﴾ Ve göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri (hiç)bir şeyle (hiçbir şekilde) fayda vermez. Allah’ın dilediği ve razı olduğu (tasarruf rızasına sahip) kimseye (devrin imamına) izin vermesinden sonrası hariç.
﴿26﴾