Kur'an-ı Kerim Cüz-25 Sayfa-498

share on facebook  tweet  share on google  print  
Kur'an-ı Kerim'in 498. sayfasında (44/DUHÂN-40) - (44/DUHÂN-59) arasındaki ayetler yer almaktadır.
direction_left
direction_right

Kur'an Dinle

Kur'ân dinlemeye başlamak için bir Hafız seçiniz.
Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-25, Sayfa-498 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-25, Sayfa-498 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-25, Sayfa-498 dinle!
Kuran-ı Kerimin 498. sayfasının mp3 dosyasını indir
Muhakkak ki fasıl günü, onların hepsinin belirlenmiş vaktidir.﴿40﴾ O gün, dosttan dosta (hiç)bir şey fayda vermez. Ve onlara yardım olunmaz.﴿41﴾ Ancak Allah’ın rahmet (Rahîm esmasıyla tecelli) ettiği kimse hariç. Muhakkak ki O, Azîz’dir, Rahîm’dir.﴿42﴾ Muhakkak ki zakkum ağacı.﴿43﴾ Günahkârların yemeğidir.﴿44﴾ Erimiş maden gibi karınlarında kaynar.﴿45﴾ Kaynar suyun kaynaması gibi.﴿46﴾ Onu tutun (yakalayın)! Hemen cehennemin ortasına sürükleyin.﴿47﴾ Sonra başının üstüne azap olarak kaynar su dökün.﴿48﴾ (Azabı) tat! (Hani) sen, gerçekten azîzdin ve kerimdin (kendini öyle zannediyordun).﴿49﴾ Muhakkak ki bu azap, sizin şüphe ettiğiniz şeydir.﴿50﴾ Muhakkak ki takva sahipleri, mutlaka emin makamlardadır.﴿51﴾ Cennetlerde ve pınarlarda.﴿52﴾ Karşılıklı ipekten ve atlastan giysiler giyerler.﴿53﴾ İşte, böyle. Ve onları, iri gözlü huriler ile evlendiririz.﴿54﴾ Orada emniyet içinde her çeşit meyveden isterler.﴿55﴾ Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve (Allah, böylece) onları cehennem azabından korumuştur.﴿56﴾ Senin Rabbinden fazl (lütuf) olarak işte bu, (en büyük kurtuluş) fevz-ül azîmdir. ﴿57﴾ İşte böylece O’nu (Kur’ân-ı Kerim’i), senin lisanın ile kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tezekkür ederler.﴿58﴾ Artık gözle (bekle)! Muhakkak ki onlar da (bekleyenler) gözleyenlerdir. ﴿59﴾
498
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٠﴾ يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ ﴿٤١﴾ إِلَّا مَن رَّحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿٤٢﴾ إِنَّ شَجَرَةَ الزَّقُّومِ ﴿٤٣﴾ طَعَامُ الْأَثِيمِ ﴿٤٤﴾ كَالْمُهْلِ يَغْلِي فِي الْبُطُونِ ﴿٤٥﴾ كَغَلْيِ الْحَمِيمِ ﴿٤٦﴾ خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاء الْجَحِيمِ ﴿٤٧﴾ ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ ﴿٤٨﴾ ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ ﴿٤٩﴾ إِنَّ هَذَا مَا كُنتُم بِهِ تَمْتَرُونَ ﴿٥٠﴾ إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ ﴿٥١﴾ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿٥٢﴾ يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ ﴿٥٣﴾ كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ ﴿٥٤﴾ يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ ﴿٥٥﴾ لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ ﴿٥٦﴾ فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ﴿٥٧﴾ فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ﴿٥٨﴾ فَارْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ ﴿٥٩﴾
٤٩٨
Üye Girişi
e-posta
Parola
Beni hatırla