Kim hasenat ile (kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazla olarak) geldiyse, işte o zaman onun için ondan daha hayırlısı (cennet) vardır. Ve onlar, izin günü dehşetten (cehenneme gitmeyeceklerinden) emin olanlardır.
﴿89﴾ Ve kim seyyiat ile (kaybettiği dereceler, kazandığı derecelerden fazla olarak) geldiyse, işte o zaman onlar, yüzüstü ateşe atıldı (atılır). Yapmış olduklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?
﴿90﴾ Ben sadece "Rabbe (Allah’a) kul olmak" ile emrolundum. Bu belde ki, O (Allah), onu hürmete lâyık kıldı. Ve herşey O’nundur (Allah’ındır). Ve ben "teslim olanlardan olmakla" emrolundum.
﴿91﴾ Ve "Kur’ân’ı okumakla (emrolundum). Kim hidayete ererse, o taktirde sadece kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, o zaman Ben sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım)." de.
﴿92﴾ Ve de ki: "Hamd Allah’adır. Size âyetlerini gösterecek, böylece onları tanıyacaksınız." Ve senin Rabbin, yaptıklarınızdan gâfil değildir.
﴿93﴾
Bismillâhirrahmânirrahîm
Tâ, Sîn, Mîm.
﴿1﴾ Bunlar, Kitab-ı Mübîn’in (Açıklayan Kitab’ın) Âyetleri’dir.
﴿2﴾ Musa (A.S) ve firavunun haber(ler)inden, mü’min bir kavim için hak ile (gerçek olarak) sana okuyacağız.
﴿3﴾ Firavun, gerçekten yeryüzünde (Mısır’da hükümdardı) ve halkını gruplara ayırdı. Onların bir kısmını (yahudileri) güçsüz bırakıyor, onların oğullarını boğazlatıyor, kızlarını (kadınlarını) canlı bırakıyor(du). Muhakkak ki o, fesat çıkaranlardandı.
﴿4﴾ Ve Biz, yeryüzünde güçsüz olanları ni’metlendirmek ve onları imamlar kılmak ve varisler yapmak istiyoruz (istiyorduk).
﴿5﴾