Kur'an-ı Kerim Cüz-19 Sayfa-375
Kur'an-ı Kerim'in 375. sayfasında (26/ŞUARÂ-184) - (26/ŞUARÂ-206) arasındaki ayetler yer almaktadır.
Ve sizi ve evvelki toplumları yaratana karşı takva sahibi olun (Allah’a ulaşmayı dileyin). ﴿184﴾ “Sen sadece büyülenmişlerdensin.” dediler.﴿185﴾ Ve sen, bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Ve biz, seni mutlaka yalancılardan zannediyoruz. ﴿186﴾ Öyleyse eğer sen, sadıklardan (doğru söyleyenlerden) isen üzerimize gökyüzünden bir parça düşür.﴿187﴾ (Şuayb A.S): “Rabbim, sizin yaptıklarınızı çok iyi bilir.” dedi.﴿188﴾ Böylece onu tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine, “gölge günün azabı” onları aldı (yakaladı). Muhakkak ki o, azîm günün (büyük bir günün) azabıydı.﴿189﴾ Muhakkak ki bunda, mutlaka bir âyet (ibret) vardır. Ve onların çoğu, mü’min olmadılar (Allah’a ulaşmayı dilemediler).﴿190﴾ Ve muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, Azîz’dir (yüce), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).﴿191﴾ Ve muhakkak ki O (Kur’ân), gerçekten âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.﴿192﴾ O’nu, Ruh’ûl Emin (Cebrail A.S) indirdi.﴿193﴾ Nezirlerden (uyaranlardan) olman için senin kalbine.﴿194﴾ Apaçık bir Arap lisanı ile.﴿195﴾ Ve muhakkak ki O, evvelkilerin (kitaplarının) sayfalarında mutlaka vardır.﴿196﴾ Ve Benî İsrail’in ulemasının (âlimlerinin) O’nu bilmesi, onlar için bir delil olmadı mı?﴿197﴾ Ve eğer Biz, O’nu bir kısım a’cemine (Arap olmayan bir gruba) indirseydik.﴿198﴾ Böylece onlara, O’nu okusaydı (gene de) O’na îmân etmezlerdi (mü’min olmazlar, Allah’a ulaşmayı dilemezlerdi).
﴿199﴾ Biz O’nu, mücrimlerin kalplerine işte böyle soktuk (işledik).﴿200﴾ Onlar elîm azabı görmedikçe O’na îmân etmezler (mü’min olmazlar, Allah’a ulaşmayı dilemezlerdi).
﴿201﴾ Böylece o (azap), onlara ansızın gelir ve onlar farkında olmazlar.﴿202﴾ “O zaman biz, bekletilenler (mühlet verilenler) olur muyuz?” dediler.﴿203﴾ Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar?﴿204﴾ İşte gördün mü? Onları senelerce metalandırsak bile.﴿205﴾ Sonra vaadolundukları şey (azap) onlara geldi.﴿206﴾
375
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ ﴿١٨٤﴾ قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ ﴿١٨٥﴾ وَمَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ ﴿١٨٦﴾ فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاء إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿١٨٧﴾ قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨٨﴾ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٨٩﴾ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٩٠﴾ وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ ﴿١٩١﴾ وَإِنَّهُ لَتَنزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٩٢﴾ نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ ﴿١٩٣﴾ عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ ﴿١٩٤﴾ بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ ﴿١٩٥﴾ وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ ﴿١٩٦﴾ أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاء بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿١٩٧﴾ وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَى بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ ﴿١٩٨﴾ فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ ﴿١٩٩﴾ كَذَلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ ﴿٢٠٠﴾ لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ ﴿٢٠١﴾ فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٢٠٢﴾ فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ ﴿٢٠٣﴾ أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿٢٠٤﴾ أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ ﴿٢٠٥﴾ ثُمَّ جَاءهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ ﴿٢٠٦﴾
٣٧٥