Kur'an-ı Kerim Cüz-15 Sayfa-290
Kur'an-ı Kerim'in 290. sayfasında (17/İSRÂ-76) - (17/İSRÂ-86) arasındaki ayetler yer almaktadır.
Neredeyse gerçekten, seni dünyada bulunduğun yerden çıkarmak için tedirgin ediyorlardı (edeceklerdi). Ve eğer öyle olsaydı, onlar da senden sonra sadece az bir süre kalabilirlerdi.﴿76﴾ Senden önce de gönderdiğimiz resûllerimizin sünneti (sünnetullah: Allah’ın kanunu) budur. Ve sünnetimizde (kanunumuzda) bir değişiklik bulamazsın.﴿77﴾ Güneşin dönmesinden, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecrin Kur’ân’ını (fecr vakti okunan Kur’ân’ı) ikame et (yerine getir)! Çünkü fecrin Kur’ân’ı şahitlidir.﴿78﴾ Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O’nunla (Kur’ân’la) teheccüd namazı kıl! Rabbinin seni Makam-ı Mahmut’a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.﴿79﴾ Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından (gizli ilminden) bir yardımcı sultan kıl.”﴿80﴾ De ki: “Hak geldi, bâtıl zail oldu (yok oldu). Muhakkak ki bâtıl yok olacaktır (yok olmaya mahkûmdur).”﴿81﴾ Kur’ân’dan indirdiğimiz şeyler, mü’minler için şifadır ve rahmettir. Ve zalimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.﴿82﴾ Ve insanı ni’metlendirdiğimiz zaman yüz çevirir ve yan çizerek uzaklaşır. Ve ona bir şer dokunduğu zaman yeise düşer.﴿83﴾ De ki: “Herkes kendi şekline (hüviyetine, karakterine) göre amel eder.” Öyleyse kimin daha çok hidayet yolunda olduğunu en iyi Rabbiniz bilir.﴿84﴾ Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.﴿85﴾ Ve eğer Biz dileseydik, sana vahyettiklerimizi mutlaka giderirdik (silip yok ederdik). Sonra onu (yok etmememiz için) Bize karşı sana (seni müdafaa edecek) bir vekil bulamazsın.﴿86﴾
290
وَإِن كَادُواْ لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الأَرْضِ لِيُخْرِجوكَ مِنْهَا وَإِذًا لاَّ يَلْبَثُونَ خِلافَكَ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٧٦﴾ سُنَّةَ مَن قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِن رُّسُلِنَا وَلاَ تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلاً ﴿٧٧﴾ أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا ﴿٧٨﴾ وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا ﴿٧٩﴾ وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا ﴿٨٠﴾ وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا ﴿٨١﴾ وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا ﴿٨٢﴾ وَإِذَآ أَنْعَمْنَا عَلَى الإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَى بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُوسًا ﴿٨٣﴾ قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَى سَبِيلاً ﴿٨٤﴾ وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُم مِّن الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً ﴿٨٥﴾ وَلَئِن شِئْنَا لَنَذْهَبَنَّ بِالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ ثُمَّ لاَ تَجِدُ لَكَ بِهِ عَلَيْنَا وَكِيلاً ﴿٨٦﴾
٢٩٠