Kur'an-ı Kerim Cüz-9 Sayfa-164
Kur'an-ı Kerim'in 164. sayfasında (7/A'RÂF-105) - (7/A'RÂF-120) arasındaki ayetler yer almaktadır.
Hak olan (doğru olan) Allah’a karşı Hakk’tan başka bir şey söylemememdir. Size Rabbinizden beyyine (açık delil, mucize) ile geldim (gelmiştim). Artık İsrailoğullarını benimle beraber gönder. ﴿105﴾ (Firavun şöyle) dedi: “Eğer bir âyet (mucize) getirdinse, sadıklardan (doğru söyleyenlerden) isen onu getir.”
﴿106﴾ Bunun üzerine (Musa A.S) asasını atınca o (asa) açıkça bir yılan (ejderha) oldu. ﴿107﴾ Ve elini (göğsünden) çekip çıkardığı zaman bakanlar, onun (elinin) beyaz olduğunu (gördüler).
﴿108﴾ Firavun kavminden ileri gelenler: “Bu gerçekten âlim (çok iyi bilen) bir sihirbazdır.” dediler. ﴿109﴾ (Firavun, Musa (A.S) hakkında kavminin ileri gelenlerine sordu:) “Sizi topraklarınızdan (arzınızdan) çıkarmak istiyor. O halde ne dersiniz (ne yapılmasını istersiniz)?”
﴿110﴾ “Onu ve kardeşini geri bırak (beklet)! Ve şehirlere toplayıcılar yolla.” dediler.
﴿111﴾ En iyi sihir bilenlerin hepsini sana getirsinler. ﴿112﴾ Ve sihirbazlar firavuna geldiler. “Eğer gâlip gelenler biz olursak muhakkak bize bir ecir (mükâfat) vardır.” dediler. ﴿113﴾ (Firavun) şöyle dedi: “Evet ve siz mutlaka en yakın olanlardan (olacaksınız).”
﴿114﴾ “Ya Musa, sen mi (önce) atacaksın (ve de) yoksa biz mi atacağız (atanlar olacağız)?” dediler.﴿115﴾ (Musa A.S): “Atın!” dedi. (Sihirbazlar) attıkları zaman insanların gözlerini büyülediler ve onları korkuttular ve büyük bir sihirle geldiler. ﴿116﴾ Ve Musa (A.S)’ya asasını atmasını vahyettik. Attığı zaman o, (onların) uydurdukları (sihirle yaptıkları) şeyleri yuttu. ﴿117﴾ Böylece hak (gerçek) vuku buldu (ortaya çıktı). Ve onların yapmış oldukları şeyler bâtıl oldu (yok oldu).
﴿118﴾ Böylece orada yenildiler ve zelil olarak geri döndüler.
﴿119﴾ Ve sihirbazlar atılarak secde ettiler (edenler oldular). ﴿120﴾
164
حَقِيقٌ عَلَى أَن لاَّ أَقُولَ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِيَ بَنِي إِسْرَائِيلَ ﴿١٠٥﴾ قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِآيَةٍ فَأْتِ بِهَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿١٠٦﴾ فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ ﴿١٠٧﴾ وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ ﴿١٠٨﴾ قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ ﴿١٠٩﴾ يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ﴿١١٠﴾ قَالُواْ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَآئِنِ حَاشِرِينَ ﴿١١١﴾ يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ ﴿١١٢﴾ وَجَاء السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالْواْ إِنَّ لَنَا لأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ ﴿١١٣﴾ قَالَ نَعَمْ وَإَنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ ﴿١١٤﴾ قَالُواْ يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ ﴿١١٥﴾ قَالَ أَلْقُوْاْ فَلَمَّا أَلْقَوْاْ سَحَرُواْ أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ ﴿١١٦﴾ وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ ﴿١١٧﴾ فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿١١٨﴾ فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَانقَلَبُواْ صَاغِرِينَ ﴿١١٩﴾ وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ ﴿١٢٠﴾
١٦٤